-
1 sözünü etmek
иунашъо шIын -
2 sözünü etmek
to make mention of -
3 anmak
1. ادكر [اِدَّكَرَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek2. استحضر [اِسْتَحْضَرَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek3. استذكر [اِسْتَذْكَرَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek4. تذكر [تَذَكَّرَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek5. ترسم [تَرَسَّمَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek6. ذكر [ذَكَرَ]Anlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek -
4 söz
söz Wort n, a Versprechen n;-den söz açmak erwähnen A, zu sprechen kommen auf A;söz altında kalmamak (jemandem) nichts schuldig bleiben;söz aramızda unter uns gesagt;söz arasında übrigens, nebenbei bemerkt;söz atmak Anspielungen machen; Annäherungsversuche machen;söz ayağa düşmek Problem völlig laienhaft erörtert werden;söz dinlemek (oder tutmak) sich (D) raten lassen;söz düşürmek auf ein Thema lenken;-den söz etmek sprechen über A; handeln von;-i söz etmek zu klatschen anfangen (über A);söz(ünü) geçirmek sich durchsetzen;-e söz getirmek Anlass zur Kritik G bilden;söz götürmez unbestreitbar;söz kaldırmamak sich (D) nichts gefallen lassen;söz kesmek eine Zusage geben (bezüglich einer Heirat);söz konusu betreffend;söz konusu olmak die Rede sein von;söz konusu (bile) değil es kann keine Rede sein von;söz olmak ins Gerede kommen;söz sahibi olmak mitreden können, kompetent sein;söz temsili zum Beispiel, nehmen wir an;söz varlığı Wortschatz m;-e söz vermek jemandem das Wort erteilen; sein Wort geben;söz yazarı Textdichter m;buna söz yok! dazu kann man nichts sagen;sözde kalmak unp es wird nichts daraus;-in sözü geçmek das Sagen haben; erörtert werden;sözü geçer einflussreich;sözü uzatmak weitschweifig sein ( oder werden);sözüm olsun auf Ehrenwort;sözüm yabana mit Verlaub zu sagen;sözün kısası kurz und gut;sözünde durmak sein Wort halten;sözünden çıkmamak die Bitte (eines Menschen) nicht abschlagen können;sözünü bilmez taktlos, unbedacht;-in sözünü etmek sprechen über A ( oder von);sözünü tutmak sein Wort halten; dem Rat (eines anderen) folgen;sözünün eri ein Mann des Wortes -
5 ذكر
Iذَكَر1. maslahatAnlamı: erkeklik organı2. sikAnlamı: erkeklik organı3. erkekAnlamı: erkek olan kimse4. penisAnlamı: erkeklik organı5. pipiAnlamı: erkeklik organı6. zekerAnlamı: erkeklik organı, kamışIIذَكَرَ1. dönmekAnlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak2. hatırlamak3. anımsamakAnlamı: hatırlamak4. yâd etmekAnlamı: anmak5. zikretmekAnlamı: adını söylemek, sözünü söylemek, anmak6. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmekذِكْرzikirAnlamı: anma, söyleme, sözünü etme -
6 söz
söz s1) Wort nt\söz arasında nebenbei bemerkt\söz gümüşse sükût altındır ( prov) Reden ist Silber, Schweigen ist Goldbir şeyden \söz etmek etw erwähnenbirine bir şey \söz vermek jdm etw versprechen\söze karışmak dazwischenreden\sözü geçmek das Sagen haben, den Ton angebenbir kimsenin/şeyin \sözünü etmek jdn/etw erwähnenbirinin \sözünü kesmek jdn unterbrechen, jdm ins Wort fallenhiç \sözünü etmemek kein Wort darüber verlierenuzun \sözün kısası der langen Rede kurzer Sinn2) (büyülü \söz) Spruch m, Formel f -
7 تذكر
Iتَذَكَّرَ1. dönmekAnlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak2. hatırlamak3. yâd etmekAnlamı: anmak4. anımsamakAnlamı: hatırlamak5. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmekIIتَذَكُّر1. hatırAnlamı: düşünme, akılda tutma, hafıza2. anma3. yâdAnlamı: anma -
8 bemerken
-
9 استحضر
اِسْتَحْضَرَ1. dönmekAnlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak2. hafızlamakAnlamı: çok çalışmak, ezberlemek3. hatırlamak4. getirmekAnlamı: gelmesini sağlamak5. yâd etmekAnlamı: anmak6. anımsamakAnlamı: hatırlamak7. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek -
10 ترسم
تَرَسَّمَ1. dönmekAnlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak2. öykünmekAnlamı: taklit etmek3. anımsamakAnlamı: hatırlamak4. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek -
11 temas
temas sbir şeye \temas etmek ( dokunmak) etw berühren, mit etw in Berührung kommen; ( sözünü etmek) etw erwähnenbiriyle \temasa geçmek Kontakt mit jdm aufnehmen, sich mit jdm in Verbindung setzenbiriyle \temasta bulunmak mit jdm in Kontakt [o Verbindung] stehen; ( cinsel ilişkide bulunmak) mit jdm sexuelle Kontakte haben -
12 erwähnen
erwähnen* [ɛɐ'vɛ:nən]vt anmak, zikretmek, sözünü etmek(-in), bahsetmek (-den), söz etmek (-den);unten/oben erwähnt aşağıda/yukarıda adı geçen -
13 ادكر
اِدَّكَرَ1. anımsamakAnlamı: hatırlamak2. yâd etmekAnlamı: anmak3. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek -
14 استذكر
اِسْتَذْكَرَ1. dönmekAnlamı: bırakılan bir konuya başlamak, söz konusu etmek, hatırlamak2. hafızlamakAnlamı: çok çalışmak, ezberlemek3. hatırlamak4. anımsamakAnlamı: hatırlamak5. anmakAnlamı: bir şeyi veya birbirini akla getirmek, sözünü etmek -
15 bahsetmek
vi ( konuşmak) reden (- den von) (- den über), sprechen (- den von) (- den über); ( sözünü etmek) erwähnen (- den)bahsedeceğim konu das Thema, worüber ich sprechen werdeneden bahsediyorsun? wovon redest [o sprichst] du? -
16 söz
1) слово, речь, разговорsözü açılmak — пойти - о речи (о чём-л.)
sözü ağzında bırakmak, sözü ağzından almak — прервать, не давать договорить
sözün ardı boşa çıkmak — все разговоры оказались / были тщетными
sözü ağzına takımak — затыкать рот, не давать возможности говорить
söze başlamak — начать разговор о чём
sözünü esirgememek / sakınmamak — говорить прямо, не выбирая слова, резать правду-матку
söz etmek — а) говорить о ком-чём; б) сплетничать о ком
sözünü kesmek — а) прекратить говорить; б) прервать разговор, прервать чью-л. речь; перебивать кого
söz sözü açar — слово за слово, и пойдёт разговор
sözü tartmak — разговаривать, взвешивая слова
2) слово, обещаниеsöz almak — а) взять слово ( для выступления); б) заручиться чьим-л. обещанием; в) получить положительный ответ семьи невесты
3) слухи, молва••- söz aramızdasöz gümüşse sükût altın — посл. слово - серебро, молчание - золото
- söz atmak
- söz arasında
- sözünü bilmez
- söz bir Allah bir!
- sözünden çıkmamak
- söz dinlemek
- sözü geçer
- söz geçirmek
- sözünü geçirmek
- sözü geçmek
- söz gelmek
- sözüne gelmek
- söz getirmek
- söz götürmez
- söz işitmek
- söz kaldırmamak
- sözde kalmak
- söz kesmek
- sözü kesmek
- sözü mü olur?
- sözü sohbeti yerinde
- sözüm yabana dışarı
- sözüm meclisten dışarı
- söze yatmak
- söz yok! -
17 Wort
kelime, sözcük; ( Ausdruck) söz, laf;\Wort für \Wort kelime kelime, kelimesi kelimesine;im wahrsten Sinne des \Wortes kelimenin tam anlamıyla;in \Worten sözle;mir fehlen die \Worte söyleyecek söz bulamıyorum, ne diyeceğimi bilemiyorum;davon ist kein \Wort wahr bunun bir kelimesi bir doğru değil;ein paar \Worte wechseln biraz laflamak;ein offenes/ernstes \Wort mit jdm reden biriyle açık açık/ciddi olarak konuşmak;das \Wort an jdn richten birine sözü yöneltmek;nicht viele \Worte machen fazla laf etmemek;jdn mit leeren \Worten abspeisen birini boş laflarla atlatmak;etw mit keinem \Wort erwähnen bir şeyin sözünü bile etmemek;mit anderen \Worten yani, diğer bir deyişle;ein \Wort gab das andere söz sözü açtı;hast du \Worte? ( fam) buna ne diyebilirsin ki?;das letzte \Wort haben son söz sahibi olmak;das \Wort hat Herr Müller söz sırası Bay Müller'de;das \Wort ergreifen söze başlamak;jdm ins \Wort fallen birinin sözünü kesmek;etw in \Worte fassen bir şeyi sözle ifade etmek;jdm sein \Wort geben birine söz vermek;sein \Wort halten sözünde durmak;sein \Wort brechen sözünde durmamak, verdiği sözden dönmek, verdiği sözü tutmamak;jdn beim \Wort nehmen birinin sözünü senet saymak -
18 iki
два дво́йка (ж)* * *1.ikimiz — дво́е из нас
2.ikisi de — они́ о́ба
дво́йка ( цифра)3.со словами, оканчивающимися на -lı, -lık дву(х), обою́до-, двоя́ко-iki aylık — двухме́сячный
iki kanatlı kapı — двуство́рчатая дверь
iki kişilik — двухме́стный
iki partili sistem — двухпарти́йная систе́ма
iki taraflı trafik — двусторо́ннее движе́ние
iki taraflı kılıç — обоюдоо́стрый меч
iki taraflı sorgu — перекрёстный допро́с
••iki çıplak bir hamamda yakışır — посл. двум го́лым подходя́ще быть то́лько в ба́не ( двое бедняков не составят счастливую пару)
iki gönül bir olunca samanlık seyran olur — посл. с ми́лым рай и в шалаше́
iki karpuz bir koltuğa sığmaz — посл. нельзя́ выполня́ть одновреме́нно два де́ла
iki aslan bir posta yatmaz — посл. два медве́дя в одно́й берло́ге не зиму́ют
iki dinle bir söyle — посл. сло́во - серебро́, молча́ние - зо́лото
iki kaptan bir gemiyi batırır — посл. два капита́на на корабле́ пото́пят кора́бль
- iki arada bir derede kalmakiki tavşan birden avlanmaz — посл. за двумя́ за́йцами пого́нишься, ни одного́ не пойма́ешь
- iki ateş arasında kalmak
- iki ayağı bir pabuca sokmak
- iki de bir
- iki cami arasında kalmış beynamaz
- iki çift lâf etmek
- iki çift söz etmek
- iki dirhem bir çekirdek
- iki eli böğründe kalmak
- iki eli kanda olsa...
- iki eli yakasında olmak
- iki gözü iki çeşme ağlamak
- iki kat olmak
- iki kere iki dört eder
- iki lâfı getirememek
- iki sözü bir araya getirememek
- iki paralık etmek
- iki zahmetten biri
- iki sıfır lâf etmek
- iki sıfır lâf konuşmak
- iki tek atmak
- iki ucunu bir araya getirememek
- bir sözünü iki etmemek -
19 mind
n. akıl, us, zihin, bellek, hafıza, şuur, fikir, düşünce, istek————————v. aldırmak, aldırış etmek, önemsemek, dikkat etmek, dikkatli olmak, endişelenmek, kulak vermek, itaat etmek, kafaya takmak, karşı çıkmak* * *1. önem ver (v.) 2. zihin (n.)* * *1.(the power by which one thinks etc; the intelligence or understanding: The child already has the mind of an adult.) beyin, akıl2. verb1) (to look after or supervise (eg a child): mind the baby.) bakmak2) (to be upset by; to object to: You must try not to mind when he criticizes your work.) aldırmak3) (to be careful of: Mind (= be careful not to trip over) the step!) dikkat etmek4) (to pay attention to or obey: You should mind your parents' words/advice.) sözünü dinlemek3. interjection(be careful!: Mind! There's a car coming!) Dikkat et!- - minded- mindful
- mindless
- mindlessly
- mindlessness
- mindreader
- at/in the back of one's mind
- change one's mind
- be out of one's mind
- do you mind!
- have a good mind to
- have half a mind to
- have a mind to
- in one's mind's eye
- in one's right mind
- keep one's mind on
- know one's own mind
- make up one's mind
- mind one's own business
- never mind
- on one's mind
- put someone in mind of
- put in mind of
- speak one's mind
- take/keep one's mind off
- to my mind -
20 dishonour
n. yüz karası, ayıp, şerefsizlik, kepazelik, onursuzluk————————v. şerefini sarsmak, namusunu kirletmek, rezil etmek, leke sürmek, sözünü tutmamak, onursuzluk etmek* * *1. şerefini boz (v.) 2. şerefsizlik (n.)* * *[dis'onə] 1. noun(disgrace; shame.) onursuzluk, şerefsizlik- dishonourably 2. verb(to cause shame to: You have dishonoured your family by your actions!) rezil etmek, namusuna leke sürmek- dishonourably
См. также в других словарях:
temas etmek — 1) (bir şeye) dokunmak, değmek Etrafımda uçları birbirine temas etmiş hilallerden müteşekkil bir daire vardı. Ö. Seyfettin 2) (bir şeye) değinmek, sözünü etmek, bahsetmek Şiiri iyi okuyanlarla fena okuyanlar arasındaki esaslı farka temas ettik. Y … Çağatay Osmanlı Sözlük
tekrar etmek — yeni baştan söylemek veya yapmak Sözünü hemen her gün tekrar etmekten kendimi alamıyorum. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
MUHATAB İTTİHAZ ETMEK — Karşısındakilerini dinleyen. * Dinleyici kabul edip, sözünü dinliyor bilmek. * Konuşmaya lâyık görmek … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
ilişmek — e 1) Bir şeye hafifçe dokunmak, takılmak Elim çiçeklere ilişti, vazo devrildi. 2) Elini sürmek, dokunmak Bir sancılı yerine dokunmuşum gibi ıstırapla: Bırak, ilişme, diye inledi. F. R. Atay 3) Bir şeyin kenarına kısa bir süre için oturmak Sonra… … Çağatay Osmanlı Sözlük
anmak — i, ar 1) Birini veya bir şeyi akla getirerek sözünü etmek veya onu düşünmek, zikretmek, hatırlamak Onun bu fedakârlığını her yerde, her zaman minnetle anacağım. P. Safa 2) Bir sözü ağzına almak Hastalığın adını anmaktan korkuyor. 3) i, le Bir… … Çağatay Osmanlı Sözlük
kapı açmak — 1) (bir şeyden) bir şeyin sözünü etmek veya bir işe başlamak 2) (bir şeyden) pazarlığa çok yüksek bir fiyatla başlamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
ağzından düşmemek (veya düşürmemek) — her zaman sözünü etmek Bu ne cehennemdir lafı ağzından düşmüyordu. N. Cumalı … Çağatay Osmanlı Sözlük
bahsetmek — bir konu üzerinde söz söylemek; konuşmak; sözünü etmek … Hukuk Sözlüğü
söz — is. 1) Bir düşünceyi eksiksiz olarak anlatan kelime dizisi, lakırtı, kelam, laf, kavil 2) Bir veya birkaç heceden oluşan ve anlamı olan ses birliği, kelime, sözcük 3) Bir konuyu yazılı veya sözlü olarak açıklamaya yarayan kelime dizisi Yer yer… … Çağatay Osmanlı Sözlük
saymak — i, ar 1) Bir şeyin kaç tane olduğunu anlamak için bunları birer birer elden veya gözden geçirmek, sayısını bulmak Nara sormuşlar: Tanelerin kaç tane? Yiyenler saysın bana ne demiş. B. R. Eyuboğlu 2) Sayıları arka arkaya söylemek Birden ona kadar… … Çağatay Osmanlı Sözlük
Deep state — The Deep state (Turkish: derin devlet) is alleged to be a group of influential anti democratic coalitions within the Turkish political system, composed of high level elements within the intelligence services (domestic and foreign), Turkish… … Wikipedia